Milli Bekamız Kritik Bir Eşiğe Gelmiştir
İyi Parti Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Türk Milleti’nin tarihi ve stratejik önemini vurgulayarak, milli beka konusundaki kritik süreçlere dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasının başlangıcında Türk Milleti’nin tarih boyunca taşıdığı büyük sorumluluğa dikkat çeken Taş, “Aziz Türk Milleti’nin ebedi varlığı ve milli bekası bugün her zamankinden daha kritik bir dönemin eşiğindedir. Tarihten aldığı emaneti gururla taşıyan büyük Türk Milleti adına azim ve kararlılıkla hareket etmek mecburiyetindeyiz.” ifadelerini kullandı.
“Tarihsel Sorumluluk Alanımız Genişliyor”
Türk Milleti’nin sadece sınırları içerisinde değil, tarihsel bağlarla güçlü ilişkiler kurduğu coğrafyalarda da etkisini sürdürdüğünü belirten Taş, bu geniş etki alanının Karabağ’dan Kıbrıs’a, Libya’dan Suriye’ye kadar uzandığını ifade etti. Bu durumun, Türkiye’nin milli politikalarını güçlü ve kararlı bir şekilde sürdürmesini zorunlu kıldığını söyleyerek şunları kaydetti:
“Bu sorumluluk, Karabağ’dan Suriye’ye, Kıbrıs’tan Libya’ya kadar geniş bir coğrafyada etkisini göstermektedir. Milli politikalarımızı güçlü bir şekilde sürdürme gerekliliğini de doğrulamaktadır.”
“Suriye’de Yeni Bir Dönem Başladı”
Taş, Suriye’de BAAS rejiminin sona ermesinin yalnızca Suriye için değil, Türkiye için de tarihi bir dönüm noktası olduğuna dikkat çekti. “8 Aralık 2024 tarihi itibariyle Suriye’de 61 yıllık BAAS rejimi sona ermiş, Esad devrilmiş ve bölgede tarihi bir dönem açılmıştır. Bu gelişme, sadece Suriyelilerin değil, Türkiye’nin kaderini etkileyen bir dönüm noktasıdır.” Türkiye’nin bu süreçte Suriye’nin toprak bütünlüğünü desteklemeye devam edeceğini belirten Taş, her gün hızla değişen koşulların, kritik kararların alınmasını gerekli kıldığını ifade etti.
“Sınır Güvenliği ve Milli Beka İçin Yeni Stratejiler Şart”
Türkiye’nin milli bekası için sınır güvenliğinin önemini vurgulayan Taş, terör örgütleri PKK ve YPG’nin faaliyetlerinin engellenmesi gerektiğini belirtti. “Irak PKK’sıyla, Suriye PKK’sının ve PKK’nın uzantılarının ilişkilerinin kesilebilmesini temin etmek bakımından Rakka’dan Haseke’ye, Haseke’den Sincar’a kadar bir güvenlik hattı oluşturması Türkiye için bir elzemdir.” Irak ve Suriye’deki PKK bağlantılarının kesilmesinin hayati bir öncelik olduğunu söyleyen Taş, bu konuda acil eylem planlarının devreye sokulması gerektiğini ifade etti.
Türkmenler Yalnız Değildir
Ayyüce Türkeş Taş, Suriye Türkmenlerinin tarihsel ve stratejik önemine dikkat çekerek, Türkmenlere yönelik desteğin artırılması gerektiğini vurguladı. Türkeş Taş, Türkmenlerin yalnız olmadığını belirttiği konuşmasında, Türkmenlerin Suriye’nin asli unsurlarından biri olduğunu ve bu haklarının uluslararası alanda korunmasının hem tarihi bir zorunluluk hem de stratejik bir gereklilik olduğunu ifade etti.
“Türkmenler, Türk Dünyası’nın Parçasıdır”
Konuşmasında Türkmenlerin tarih boyunca büyük baskılarla karşılaştığını hatırlatan Türkeş Taş, şunları söyledi:
“Suriye’de yıllardır BAAS rejiminin baskı ve zulmüne en çok maruz kalan grup Türkmenlerdir. Rejimin devrilmesi elbette memnuniyet vericidir. Ancak bu gelişme Türkmenler için kaybedilen yılları telafi etmeye yetmez. 23 milyon nüfuslu Suriye’de 5.5 milyon Türkmen vardır bu nüfusun içinde. Bu nüfusla Türkmenler, bu ülkede en büyük ikinci etnik gruptur. Tarihi ve sosyopolitik açıdanda bu bir gerçektir. Bu büyük nüfusa rağmen hakları uzun yıllardır gasp edilmekte ve sesleri duyulamaz hale getirilmektedir.”
Türkeş Taş, Türkmenlerin sadece Suriye’de değil, tüm Türk Dünyası’nda önemli bir yeri olduğunu belirtti ve Türkiye’nin, tarihsel sorumluluğu gereği Türkmenleri yalnız bırakmaması gerektiğinin altını çizdi.
“Türkmenler, sadece Suriye’nin değil, Türk Dünyası’nın da bir parçasıdır. Onların hak ettiği desteği alması, Türk Milleti’nin onuru ve şerefi meselesidir.”
“Türkmenlerin Hakları Masada Yer Almalıdır”
Türkmenlerin, Suriye’nin geleceğini belirleyecek her platformda aktif bir şekilde temsil edilmesi gerektiğini vurgulayan Türkeş Taş, Türkmenlerin hem siyasi hem de kültürel haklarının güvence altına alınmasının zorunlu olduğunu söyledi:
“Eğer bu topraklarda bir çözümden bahsedilecekse, Türkmenlerin hakları masada yer almalı ve anayasal güvence altına alınmalıdır. Türkmenler, Suriye’nin asli unsurlarından biridir ve onların sesi duyulmadan bölgeye kalıcı bir barışın gelmesi mümkün değildir.”
Türkeş Taş, Suriye’deki Türkmenlerin yalnızca kendi varlıklarını korumakla değil, Türkiye’nin bölgedeki güvenliği ve etkisi açısından da önemli bir role sahip olduklarını belirtti. Türkmenlerin haklarının korunmasının, bölgedeki Türk varlığını güçlendireceğini ve Türkiye’nin stratejik üstünlüğünü artıracağını ifade etti.
“Türkmenler İçin Anayasal Statü Şarttır”
Türkmenlerin Suriye’nin federal bir yapıya dönüşmesi durumunda dahi korunması gereken haklara sahip olduğunu belirten Türkeş Taş, Türkmenler için anayasal statü talep etti:
“Eğer Suriye federal yapıya dönüşecekse, Türkiye sınırına yakın bir Türkmen bölgesinin oluşturulması milli güvenliğimiz açısından vazgeçilmez bir gerekliliktir. Bu yalnızca Türkmenlerin varlığını korumak için değil, aynı zamanda Türkiye’nin sınır güvenliğini ve bölgedeki etkisini sürdürülebilir kılmak için de sigorta olacaktır”
Türkmenlerin kimliklerini ve kültürel miraslarını koruyacak bir anayasal statünün sağlanmasının önemine değinen Türkeş Taş, aksi takdirde bölgede Türk varlığının büyük bir tehdit altında kalacağını vurguladı.
“Dışişleri Bakanlığı Daha Etkin Olmalı”
Türkmenlerin haklarını savunma noktasında Türkiye’nin daha aktif bir diplomasi yürütmesi gerektiğini belirten Türkeş Taş, Dışişleri Bakanlığı’nın Türkmenlerin meselelerini doğrudan ele alması gerektiğini ifade etti:
“Sayın Cumhurbaşkanı, 7 Aralık 2024 günü yaptığı açıklamada da, Türkmenleri, Araplardan sonra Suriye’nin ikinci asli unsuru olarak saymıştır. Ancak Dışişleri Bakanlığı bu konuda somut adımda bulunmadığı gibi kendileri tarafından Türkmnelerin adı dahi anılmamaya devam etmektedir. Bunları yanı sıra, Türkmen liderlerinin STK’larının ve gençlerinin doğrudan doğruya Dışişleri Bakanlığı’yla direkt görüşmeler yapmasını da gerektiğini düşünmekteyiz.”
Türkeş Taş, Türkmenlere yönelik desteklerin sadece siyasi söylemlerle sınırlı kalmaması gerektiğini, fiili adımların atılmasının artık kaçınılmaz olduğunu belirtti.
“Türk Soylu Kimlik Kartı Türkmenlere Verilmelidir”
Türkmenlere yönelik uzun vadeli bir destek mekanizması kurulması gerektiğini ifade eden Türkeş Taş, Uygur Türklerine verilen Türk Soylu Kimlik Kartı’nın Türkmenlere de sağlanması gerektiğini vurguladı:
“BAAS rejimine PKK, YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerine karşı en ön saflarda canını feda eden Türkmenler, masaya oturulduğunda görmezden gelinmemeli, ihmal edilmemelidir. Dışişleri Bakanlığı’nın bu alanda atacağı adımlarla Uygur Türk’lerine verilen Türk soylu kimlik kartını Suriye ve Irak Türkmenlerine de sağlamalıdır. Bu Türk soyundan gelen insanlar kendilerine ait bir kimlik ile hem Türkiye’de hem de Suriye’de hem de Irak’ta adil haklara sahip olmalı ve kimliklerini gururla taşıyabilmelilerdir. Bu kimlik kartı sadece hukuki bir belge olmanın ötesine geçecek ve Türkmenlerin haklarını sağlamlaştırmanın, toplumsal dayanışmayı güçlendirmenin ve bölgedeki Türk varlığını perçinlemenin de yolu olacaktır.”
“Türkmenlerin Hakları, Türk Milleti’nin Onurudur”
Türkmenlerin haklarının korunmasının yalnızca bir insan hakları meselesi değil, aynı zamanda Türk Milleti’nin tarihi sorumluluğu olduğunu ifade eden Türkeş Taş, şunları söyledi:
“Türkmenlerin hakları, onların topraktaki varlıkları sadece kendi topraklarının değil Türk Milleti’nin bekası adına da büyük önem taşımaktadır. Bölgedeki etnik ve mezhepsel dinamikler yeniden çizilirken, Türkmenlerin sahipsiz bırakılması tarihi bir hata ve bölgede Türk varlığını zayıflatmaya yönelik hamle olur. Türk Milleti’nin ve bu yüce Meclisin iradesi, Türkmenlerin her zaman yanında durmaya devam edecektir. Golan’dan Halep’e, Cerablus’tan Laskiye’ye kadar Türk varlığı her alanda savunulmalı ve bölgede yeniden barış ve istikrara kavuşulmalıdır.”
Kerkük Türk’tür, Türk Kalacaktır
Ayyüce Türkeş Taş, yaptığı konuşmada Kerkük’te Türkmenlere yönelik baskıları ve hak gasplarını gündeme getirdi. Türkeş Taş, Kerkük’ün tarih boyunca bir Türk şehri olduğunu vurgulayarak, bölgedeki demografik değişim ve asimilasyon politikalarına karşı uyanık olunması gerektiğini ifade etti. “Kerkük Türk’tür, Türk kalacaktır” diyen Türkeş Taş, Türkmenlerin haklarının korunmasının milli bir sorumluluk olduğunu belirtti.
“Kerkük, Türk Kimliğine Sahip Çıkmalıdır”
Ayyüce Türkeş Taş, Kerkük’ün tarihsel ve kültürel olarak Türk kimliğinin en önemli merkezlerinden biri olduğunu söyledi. Türkmenlere yönelik baskıların artarak devam ettiğini belirten Türkeş Taş, şunları kaydetti:
“Türkmenlerin yaşadıkları baskı Kerkük’te de artarak devam etmektedir. Barzani ve Talabani rejimi, Kerkük’e taşıma peşmergeler ve PKK’lı unsurları yerleştirerek, Kerkük’ü bir Kürt kenti olarak lanse etme girişimindedir. Mahmur kampından getirilen terör örgütü mensuplarının Kerkük’e yerleştirilmesi, bu kirli oyunun bir parçasıdır.”
“Kirli Planlar Devrede”
Kerkük’te yapılan nüfus sayımı sırasında gerçekleştirilen manipülasyonlara da dikkat çeken Türkeş Taş, 20-21 Kasım tarihindeki nüfus sayımına ilişkin çarpıcı veriler paylaştı:
“20-21 Kasım tarihindeki nüfus sayımı sırasında, Kerkük’e bir günde tam 72 bin araç giriş yapmıştır. Amaç nettir: Kerkük Türklerini sayıca az gösterip, ‘burası Türk şehri değil‘ demeye zemin hazırlamaktır. Bu kirli planları bozmak için uyanık ve dik durmalıyız.”
“Türkiye Diplomatik Gücünü Kullanmalıdır”
Kerkük’ün Türk kimliğinin korunması için Türkiye’nin daha aktif bir rol üstlenmesi gerektiğini ifade eden Türkeş Taş, uluslararası platformlarda sesin yükseltilmesi gerektiğini belirtti:
“Türkiye, Kerkük’ün Türk kimliğini korumak için uluslararası platformlarda sesini yükseltmeli. Türkmenlerin kaderini tayin etmeye yönelik her türlü oyuna karşı, tüm diplomatik ve siyasi gücünü de kullanmalıdır. Kerkük, bir Türk şehridir ve sonsuza denk de öyle kalacaktır.”
“Türkmenler Sahipsiz Değil”
Türkmenlerin tarih boyunca Kerkük’te büyük fedakarlıklarla varlıklarını sürdürdüğünü belirten Türkeş Taş, bu varlığın korunmasının yalnızca Kerkük için değil, Türk Dünyası’nın bütünlüğü için de kritik öneme sahip olduğunu ifade etti:
“Türkiye’nin tarihi ve hukuki sorumluluğu yanı başındaki soydaşlarının haklarını koruma ve Türk Dünyasıyla dayanışma sorumluluğunu da içermektedir.”
Kıbrıs Meselesinde Taviz Verilmemeli
Ayyüce Türkeş Taş, Kıbrıs meselesine dair önemli uyarılarda bulundu. Taş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) uluslararası alandaki statüsünün korunmasının ve Türk halkının haklarının taviz verilmeden savunulmasının hayati bir öneme sahip olduğunu vurguladı.
“Rum ve Yunan Söylemleri Tekrar Hortladı”
Son dönemde Yunanistan’la yürütülen istikşafi görüşmeler kapsamında ortaya çıkan söylemlere dikkat çeken Türkeş Taş, bu durumun Türkiye’nin Kıbrıs’taki haklarına yönelik tehlikeler barındırdığını söyledi:
“Son zamanlarda, Yunanistan’la yürütülen istikşafi görüşmeler kapsamında ‘Türkiye, Kıbrıs’lı Türklerin içişlerine karışmamalı, adaya yönelik çözüme adadaki iki toplum bulmalı’ sözleri tekrar hortlamış vaziyettedir.. ‘Kıbrıs’ı iki topluma bırakalım’ demek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’ini resmen kapatalım demektir. Bunu söyleyenleri ve yapmaya kalkanları Türk Milleti asla affetmez. Bunlar Rum ve Yunan söylemleridir.”